Varidât

Varidât

Şeyh Bedreddin

Allah adı, bütün işlerin kendinden çıktığı ve bütün olgunluklarla nitelendiği için yüce varlığa verilmiştir. İşler, sıfatlar, durumlar ve olgunluklar görüntüler olmadan ortaya çıkmaz. Bütün görüntüler bütün olgunlukları gerçekleştirir. Görüntülerin değişikliğine göre, nesneleri değişik gösteren görüntüler meydana gelir. Bunlardaki çokluk görüntüdedir; bir olan ise Allah'tır ve bütün görüntülerde tecelli eder. Görüntülerin her biri, şekil bakımından diğeriyle çelişkilidir; ama gerçekte ise aynıdır. Görüntülerin her birinde şekil itibarı ile kendine özgü vaziyetler ortaya çıkar. Gerçekte ise bütün durumlar birdir. Bir kişi, "Ben Allah'ın" derse, mutlaka doğrudur; çünkü varlık koşulsuz olarak Hak diye adlandırılır ve bu ister bütün nesneler, isterse bir kısım nesneler ondan ortaya çıksın veya çıkmasın, ister vasıflandırılabilsin veya vasıflandırılmasın durum aynıdır. Görünüş bakımından her nesneye Allah'tan ayrıdır denebilir, çünkü şekil bakımından bütün ondan çıkmıştır". Gerçekten de bütün birdir. Yaratıcı dendiğinin doğruluğu gibi, rezzak demek de doğrudur. Başkaları da tıpkı bunun gibi, Allah ve kul da öyledir. Çoklukta aykırılık yoktur. Esasında değişiklik sadece anlam ve değerlere göredir. Değerlerle tahakkuk yapılmaz. Çokluk sadece hayallerden ibarettir. Hadis-i şerifte işaret edildiği gibi "Allah vardı ve onunla başka hiç bir nesne yoktu" ve Bistami'nin söylediğine göre "O şimdi de, tıpkı daha önce olduğu gibidir." Ayet-i kerimede de "Her şey yok olacak ancak o bakidir" sözleri bunu gösterir. Allah'ın buyurduğu gibi "Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadır." Yani yaşamda insanları Hak'tan alıkoyan uğraşılar vardır ve bu da oyalanma anlamındadır. Hak'tan başka hiç bir nesneyle uğraşmayan ve Hak'tan ayrı nesnelerden başka bir meşgalesi bulunmayan, iki yönü olan insanın saygı ve kiniyle yasak ve mubahım iyi değerlendirmesi gerekir. Hakk'a götüren ve başkasına yönlendiren iki yöndeki uygun olanım ifade etmek ve olmayanım ilkbaharı ve yasak etmesi lazımdır. Sema'da böyledir. Samimi fakirler vakitleri elverdikçe sema' yapabilirler. Zira onlar güzel bir ses duyunca, gönüllerini Allah'a yönlendirir ve dünyayı tamamı ile bir tarafı bırakarak Allah sevgisiyle doldururlar. Allah'a ulaşmayı gerçekleştiren işi bir Müslüman yasaklaması helâl midir? Duyduğuma göre tarikat erbabı birkaç sınıfa ayrıdan odunlar gibidirler. Bir sınıfı kuru olup, ateşle yapılan en ufak temasla tutuşur ve kül oluncaya kadar sönmez; yanınca da ateş olur. Bu durumun şu sözlerle bağlantısı mümkündür; "Fakirlik tahakkuk edince, baki olan Allah'tır." Diğer bir sınıfı ise o kadar nemlidir ki, nemi gidip kuruyuncaya kadar uğraşırsan tutuşmaz. Orta sınıfa gelince, her iki sınıftan oluşup hiç uğraşmadan tutuşur ve tamamlanıncaya kadar sönmez sınıfın yanı sıra, zorlu bir uğraşıdan sonra tutuşup ihmal edildikçe ve nemi tükeninceye kadar sönen sınıfları içine alır. Bu yolda istekli olanların örneği de böyledir; “Adaletleri çiğneyen olağanüstü sonuçlar elde eder.”

Şeyh Bedreddin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder