Doğu ve Batı - Kitap Tanıtımı


Kadim Hikmetin Peşindeki Arifin Doğusu ve Batısı

Metafizik, dolaylı veya dolaysız her şeyin zaruri olarak bağımlı olduğu külli ilkelerin bilgisidir. Metafiziğin mevcut olduğu yerde hangi nevinden olursa olsun mevcut her çeşit bilgi ilkeden hakikatten mahrumdur. Ve böyle olması ona bağımsızlık babında (hükmen değil fiilen) bir şey sağlıyorsa şumul ve derinlik bakımından daha çok şey kaybettirmektedir. Bundan dolayı da batı ilmi. Tabiri caizse tamamen satıhta kalan bir ilmidir. Kopuk kopuk bilgilerin kesteresinde dağılıp giderken olayların sayısız ayrıntısı içinde yok olurken eşyanın hakiki mahiyeti üzerine hiçbir şey öğrenemez; bir de acziyetini haklı göstermek için eşyanın mahiyetinin bilinemeyeceğini ilan eder; bu yüzden ilgi alanı nazari olmaktan çok amelidir.
Son derece tahlili( analitik) olan bu bilgiyi birleştirme denemelerini ara da bir girilse de bu denemeler tamamen suni olmakta ve daima az veya çok maceracı faraziyeler( hipotez) üzerine kurulmaktadır. Sonuç olarak bu girişimler birbiri ardından akamete uğramakta ve önemlide olsa ilmi bir nazariyenin topu topu yarım asırdan fazla gerçekliğini koruması mümkün görünmemektedir. Öte yandan terkibi tahlilin varacağı nokta ve inatçı olarak görünen batılı düşünce kökten asılsızdır. Hakikat ise şudur; tahlil ile hakkiyle bir terkibe varmak hiçbir zaman mümkün olamaz. Çünkü bu iki şey aynı sınıfa girecek şeyler değildir. Tahlil tabiatı icabı tahlilin yapıldığı saha el verirse sonsuza kadar sürdürülebilir. Gene de bu sahada umumi bir görüş kazanmadan hiçbir ilerleme kaydedilemez. Bu sebeple üst seviyede bir ilke ile irtibat kurmada evveliyetle tamamen tesirsiz kalır.

Milcan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder