İrşad:Hasan Basri Tapdık Baba

İrşad

Makam-ı tevhidin dördüncüsü makam-ı cem dir. Bu makamda salik Hakk’a kuva olup kuvasında Hak zahir olup kendisi batın olur. “İnnallahe basirün bi’l-ibad” ayet-i kerimesiyle eşya Hak’da batın olur. Eşya denilen vuver-i ekvandır. Suver-i ekvan ise gözlerini kapadığın vakit bu eşyanın suretleri insanın zihninde batın olduğu gibi makam-ı Cemde dahi eşya İlmi İlahi’de batın olur ve zatullah zuhür eder, salik her ne ahkam zahir olursa Hakk’a isnad eder. Bu ahkama ahkam-ı İllahiyye tesmiye olunur. Bu makamda salik kesret-i eşyada mahcubdur. Bu kesret nedir, diye sual olunursa, cevab vermekden acizdir. Ehl-i hakikat saliki bu makamda durdurmaz. Zira hakkikade makam değildir. Bu hal-i istiğrakdan ibaretdir. Mecnun’un Leyla benim, benden gayrı Leyla mı var dediği gibi. Makam-ı cemde eşyanın batın oluşuna bir misal bir odada bir direk olsa sabah güneşi o direğe vurdukda bir gölge çıkar. İşte o gölge mahlükdur. O gölgeyi güneşin tuluu izhar etti. Bir müddet sonra güneş yukarı çıktıkda ve zeval vaktinde o gölgenin eseri kalmayıp direk baki kaldığı gibi salike de şuhudi zevk sebebi ile hak kelamiyle zahiri oldukta eşya zatı hak’da batın olur. Gölgenin batın olduğu gibi. Gölgenin vücud-i haricisi olmayıp ancak gözde bir karaltı görülüp belki vücud-i zıllisi gibi. Halkın dahil vücud-i hakikisi olmayıp yalnız ilimde bir şey olup haricide asla vücudu yokdur. Yalnız gölgenin inkar kabil olmadiğı gibi hakkın dahi inkar kabil olamaz. Belki halk denilen hakkın ismi zahirinin hükmüdür. Mutlak tecelliyat esmadan ibarettir. Vücud haricisi yoktur.
Fetuhat-ı Mekiyye nin başındaki beyt:
“El-abdü rabbün ve’r-rabbü abudün” itibariyle min haysü- hakika Allah’dır ki esma ve sıfatıyle muttecellidir. Bu ale-i kesret onun esma ve sıfatının mezahiridir. Kul dahi bir mazhardır. Kulun mir’at-ı vücududa zuhur eyleyen tecelli itibariyle Rabb’dır ve Rabb da, bu vücud-ı mukayyedden zuhur eylediği haysiyetden Abdır.
Beyt:
Hayat-ı Cavidanı şeyh-i kamilden sual etdim.
Ölmeden önce ölmekdir, deyince intikal etdim.

Görmeyince hüsnünü imana gelmez aşıkın
Yüz peyamber cem’olup gösterse yüzbin mucizat

Ayan etmiş iken cana cemalin cümle eşyada hayalata kapılmış bir takım gofiller, hülyada
Makam-ı hazretü’l-cem’: Hak batın, halk zahir demekdir. Hak batın, halk zahir demek, yani o halk ki zatın ilminde batın olmuşdu ve ilm-i ilahide mahfuz olmuşdu. O ilmde olan esmayı, Hak kendi vücudiyle izhar edüp, kendi hükmünü esmaya nisbet eylediğinden esma zahir, zat batın oldu. bu halde gören, işiten söyleyen halkdır, lakin Hak ile. Nitekim cem’de gören, işiten, söyleyen Hak’dır, lakin abdın kavasıyle. Bu makamda hak kulun kuvası olup kulun hayatı hak ile, semi’i Hak ile ve basarı Hak iledir. Bir kimse ki hak ile işitip görür elbetde o kimsenin sem’i basarı ve ilmi kuvvetli olur. Bu makam sahipleri her neye nazar ederlerse zahirde nazarları halka ise de, batında Hak’a olduğu şübhesizdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder