Kitap Tanıtımı




İman Ahlak İlişkisi

İlhami GÜLER

Müslümanların medeniyet kurdukları dönem, Allah’ın sıfatlarının dolayısıyla insandan ne istediğinin iyice kavrandığı ve imanın varoluşsal bir süreç olarak yaşandığı dönemlerdir. Kur’an, Allah ve ahiret hayatı ile insanın yeryüzündeki yaşamı ve sorumluluğu arasında canlı dinamik ahlaki bir denge bir bağ kurmuştur. Bu denge orta çağda oluşan din bilimleri ve arada kelam disiplini tarafından gereği gibi korunmamıştır. Akait prensiplerinin yer yüzü insan hayatı ve sorumluluğu ile ilişkisi üzerinde durulup Kur’an’ın yaptığı gibi çoğunlukla ahlak ve bilgi teorisi yapılacağı yerde genellikle bu ilkelerin aşkın, tabiatları üzerinde varlık teorisi yapılmıştır. Bunun sonucu olarak da oluştaki (Tabiat, Toplum) sürekli değişim, vakıa gözden kaçırılarak özünden “mesihci” olan Kur’an’ın “Tevhidi” kültür-insan zihniyeti, dünya görüşü, kısmi olarak “Zahid” ve “uyumlu” kültür- insan zihniyeti ile yer değiştirdi. Diğer taraftan özünde bir geçiş dönemi masajı olan Hz. İsa Mesih’in İncil’i, st.paul ve kilise tarafından yorumlanışı ile orta çağda uyumlu ve zahit bir yapıya zaten dönüştürülmüştü. Son yüzyıl dünyaya hakim olan “Duyumcul” veya “Kahraman” kültür, işte böyle bir ortamda bir tepki olarak, batı’da doğudu ve gelişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder