Gurgumda Zaman

Gurgumda Zaman

Allah’ın saftirik kulu ve 1984’ler

İmtihanı kazanmanın heyecanını yaşarken “ Allah’ın kendisi için hayır dilediği “ bir insan olmanın da erdemini sahiplendim. Çünkü ilahiyat Fakültesini ilk yüzeli kişinin içinde yedinci sırada kazanmıştım.
Kayıt için Konya’ya gidip lise diplomamı ve şair evrakları teslim edip büyük dairenin içine giriverdim. İlahiyat eğitiminin insana yapıp ettiklerini bilecek yaşta değildim. On yedisine ya varmış ya çıkmıştım. Okulumuz Meram-Yeni yol güzergâhında Eğitim fakültesinin biraz ilerisinde cephesi anayola bakan büyük bir binaydı. Hemen yanında Rektör Halil Cin’in köşkü vardı. İlahiyatın giriş kapısında Cami yer alırdı.
İlahiyata başladım.
Arapça derslerinde Latin alfabesiyle not alıyor yazılarımda Türk alfabesinin harflerini kullanıyordum. İlk yıl hazırlıktı Arapça ve Kuranı Kerim dersi vardı. İmam hatip Lisesi mezunlarıyla birlikte sınıflar oluşturulmuş bende sıralarda eksiklerimi tamamlayabilmek adına tıp öğrencilerinden fazla ders çalışmaya başlamıştım.
Mehdi gelmişti.
Arapçayı öğrenmek arzusu, Kuranı Kerim çalışmalarıyla beraber yürüyor hiç aksatmadan gayret ediyordum.
Fakültede ne olup biterdi bunları anlamaz çoğu ağabeylerin masalarına yaklaşamazdım. Okulun üst katlarına bile iki mevsim çıkamamış edep, terbiye korku ve saygıdan ezim ezim ezilmiştim.
Din okulunda yanlış olmazdı!
Derken farklı rüzgârlar esmeye başladı, havalar soğudu, kantinde oturmalarımın tadı kalmadı nefs eğitiminde merhaleler alabilmenin arzusuyla Nakşibendî yolunun doktrinlerinde ilginin üstünde yakınlık duydum. Evinde kaldığım Maraşlılar koktu Cematın’dan benim geldiğim yer Sami Efendi cematındanmış ben iki arada bir derede kaldım. “Ağır bakım” durağı karşısındaki evde kendi yalnızlığım yetmezmiş gibi çok öncelikli verdiğim cemaat çalışmaları arasında bocalamaya başladım. Nereden bilebilirdim bu işlerin folklorik iş kategorisinde algılandığını.
Dini cemaatler çeşitli psikolojik ve sosyolojik sorunların çözümü için çalışa dururken ben saftirik Allahın kulu ruhumu nefsimi eğitmenin sıkıntılarıyla evrada ezkaza kendimi vermiş gündelik hayattan kopmuş ay altında yaşayan sözüm ona Molla olup çıkmıştım.
Çarşıbaşı’ndan aldığım tavsiye yazısıyla Maraş’tan gelmenin onurunu birleştirip Doktor Baybalın en yakın zamanda yer edinmenin çabasındaydım. Baybal Konya’da Sami Efendinin görevlisi o’nun temsilcisiydi. Tıp okumuş sonunda her şeyin tarikatla toplandığını anlamış Allahın velisiydi yapıp ettiklerini benim için hücetti. Baybal beni Meram’da sert Hocanın sohbet grubuna yazdı. Durmuş sert ilahiyattan hocamdı ve Kuranı Kerim derslerime giriyor bende O’nun tarikat sohbetlerine devam ediyor bilgimi, irfanımı artırıyordum Konya’nın Meram bölgesinde oturanlar varlıklı insanlardı köşklerde yaşar benim dünyamda olmayan standartlarda bir yaşam sürdürürlerdi.
Maraşlıların evi diye bilinen daireyi korumaya çalışıyor evi sahipleniyor benden bir dönem önce burada kalanların adlarını yaşatmak adına devamlı onları gündeme getiriyor bütünlenmeye kalan Ali, Ermiya ve Mustafa’nın da gidici olmalarını belirterek evde otoritemi arttırmak için didiniyordum.
Nafile işlerle meşgul olduğum ortaya çıktı.
İki cemaat arasında kalmıştım ev arkadaşlarım Kotku hoca diyorlar bende Sami Efendi diyordum. Kışın ortalarıydı bütünlemeler bitince okulun eve yakın oluşu da göz önüne alındığından Maraşlıların evi el değiştirdi bir grup geldi ve eve yerleşti bende bir odaya sığındım derken evden gürültüler gelmeye başladı, uyumsuzluk, gelgitler benim anlamadığım teferruatlardan evden ayrılmam istendi.
Şaşırdım!
Din adına benim sahiplendiğim evden beni kovuyorlardı bunlar sonradan gelmişler bense Maraş’tan buraya gelerek yerleşmiş bunun içinde çabalamıştım, dahası Maraş’takilere diyecektim.
Korktum, yalnız kaldım ne yapacağımı öğrenmek için mektup yazdım Maraş’a ve beklemeye başladım.
Maraşlıların evinde yalnız bir Maraşlı kendimi böyle görüyor olup bitenlere bir anlam veremiyordum. Ah ilahiyat eğitimi ah sen nelere kadirmişsin de benim bundan haberim olmamış.
Evet, bütün insanlardan fazla önemsedim yaptığım işleri canımla, dişimle, özümle çalıştım başkalarının angarya gördüğü vazifeleri ben Allahın emri bildim her şeyimi bu Müslümanlık yoluna koydum.
Evden ayrılmam isteniyordu ısrarla ne yapacaktım?


Devlet yurdundan haberim yok, dahası Devlet mefhumundan ürperiyor dindarlık adına yaşadığım absürt hayatı kendi ülkü değerim sayıyor ermiş biri olacağımı zannediyordum.
Okul mu? O çok iyi devam ediyordu.
Güz geçti ilk dönem bitti.
Maraş’a döndüm. Babam halimi beğenmedi zayıflamış, çökmüş kendimi din eğitiminin irfanı adına yiyip bitirmiş bir deri bir kemik kalmıştım.
Yapılan uyarıları dinleyince gülüp geçiyor dindarlık denilen olgunun yaşam boyutunda kesişmesinin örnek modelinin benim yaşadıklarım olduğunu düşünüyor bunun mücadelesini veriyor gecemi gündüzüme katıp insanları irşat etmenin aşkıyla yanıp kavruluyordum.
İnsanlar benim bu iyi saf mükemmel yapımı istismar ettiler önemsemedikleri dindarlık yükünü benim sırtıma yüklediler böylece hayatımın dönemeçleri yaşanılır olmaktan çıkmaya başladı.





Ali BÜYÜKÇAPAR'ın Kitapları

1-Malabadi - 33 Şiir
2-Necip Fazıl
3-Kitap Pusulası
4-Ulu Kapı Sırlı Yol
6-Kırk Hadis
7-Hafız Osman Sandal
8-İsmi Azam (Esmaül Hüsna)


Temin Adresi:
P.K. 115
Kahramanmaraş


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder