Modern Şiirin Zemini

Modern Şiirin Zemini

Mustafa Muharrem

Modern şiir baş dönmesinin, bulanmanın, puslanmanın şiiridir. Kadim şiir ile modern şiiri birbirinden ayıran, ne dizelerin istif tekniğidir, ne estetik temellerdir. Öncelikle modern şiirin hayat karşısındaki gard alış dili ve bunun biçimidir farklı olan. Modern şiir, kadim şiirin tarihsel bir uzantısı; bir geleneğin yeni söyleyiş stilleri, yeni imge imkânları keşfederek tazeliğini koruyan veçhesi değildir. Aynı dil ırmağından beslenseler dahi modern şiir ile kadim şiir, birbirleriyle hısım görülmemelidir.
Kadim şiir, ölçüsü ve uyak düzeniyle, tematiğiyle insanoğlunun kozmik bütüne ait bir cüz, hatta bir uzuv olduğu kabulünden çıkar yola. Şiir, kozmik bütünlük ile insan arasındaki organik bağın tasviri üzerine oturur. Toplumsal düzen ve estetik kök, kozmiğe, kozmik bütüne duyulan hayranlığın ve özentinin yaşantıya tayin ettiği gramerden ibarettir. Daha doğrusu, zihinsel ve ruhsal dünyanın kendine model aldığı bir mükemmellik olan kozmik bütünlük, hayatı refere eden bir mercidir. Ritmiyle, geometrisiyle ve tematiğiyle kadim şiir de kozmik bütünü dilde kurgulamakta, dilde aksettirmekte, dilde süzmektedir. Aşk, kozmik bütünlüğe kapılmış insanın bu kaynaşmayı estetize edilmiş
bir zorunluluğun kodu olarak içselleştirmesidir. Elbette aşk önce oluş katlan arasında bir gerçekleyim perdesi halindedir. Kozmik bütün içinde oluşa karşı hissedilen saygı ve yüceltme, varlıkların kendilerini bilmelerinin, sınırlılıklarının şuuruna varmalarının eylemleridir. Neyin, hangi nedenle saygıya değer bir tarafı bulunduğuna dikkati, anlamının da ontolojik gerekçesidir. Evrenin canlılığını betimleme ve yorumlama kadim şiirin yüklendiği bir emanettir. Bu emanetin asıl sahibi, varlık hiyerarşisinin tepe noktasından bakan, gören, denetleyen tecelli yetkesidir. Şairin yaptığı, tecelli yetkesinin beklentilerini dilde cevaplamaktan ibarettir.
Merkezi vardır kadim şiirin. Bu merkez sosyal yaşantının dizaynı ile bir ve aynı delilin pratiğidir. Günübirlik bilgi ve hayat hangi tasavvurun imzasını taşıyorsa, hangi epistemden kendi bedenselliğini kazanıyorsa, şiirin de nedeni bu çekirdektir. Şair, kozmik bütünlüğün sesidir. Yaprağın veya kadının, yağmurun veya zamanın, ağlamanın veya ölümün, bir meyvanın veya bir solucanın şifrelediği hakikat ne ise, şairin dilde kotarmak istediği de budur. Şair dilin erdemi, şiir ise dilin ibadetidir. Bu anlamda şiir de canlıların gramerine tabidir. Çünkü dilin de kozmik bütünün parçaları içinde şartlarına uyması gereken bir akidleşmesi bulunmaktadır. Bu akdin ifa düzeyini, her versiyonu asıl anlamın bir belgesini simgeleyen evrensellik kontrol eder. Evrene, evrendeki güzelliğe ve ritme benzeyen şiir, bu temsil potansiyelini arttıra-bildiği ve etkinliğe dönüştürebildiğı kadar iyidir.
Müşterek anlamlılığın simgeleriyle serpilen kadim şiire karşı modern şiir, evrenin cansızlığı üstünden kendi duruş hakkını elde eder. İmge, merkez estetiğin ve bunu destekleyen bir kozmik görüş odağının de facto yokluğundan türer. Niceliksel aklın yedeğinde, insanı evrenin bencil fatihi olmak ile görevlendiren bir ötekilik disiplini, elbette göğe astronomik nesne olma talimatı verecek, anlamı tarihsel fıksiyonun koyduğu kuralların belleticiliğine bırakacaktır. Modern şiir bizi bu seküler acının yeraltına inmeye çağırır. Acı sekülerdir çünkü, aşkınlık silsilesi içinde bir evre olmaya karşı çıkmış, bunu bir düşüklük saymıştır. Üstelik, anlamımızı patronajlık ile aramızda gerçekleşen ilişkilerin içeriğine bağlamıştır. Merkezin topyekün telef edildiği bir dünyada şiirin işlevi, evrensel öznenin silinmesine karşı insanın uğradığı lanetliliği tattırmaktır. Modern şiirin kadim ahenk öğelerini kullanmaması, egemen düzensizliği kendine ritim seçmesinin sonucudur. Modern şiirdeki ahenk, modern hayatın bir taklididir. Herkesin kendisine tavan bildiği ama kolektif bir algı deneyimi yaşayacağı simgeselliğin yerini, yığınsallığın biçimsizliğinden korunmanın yegâne yöntemi olan imge almıştır. Oysa imge, şairin sübjektivitesine mahsus bir özerkliktir. Dolayısıyla, tek tecrübedir, imgeyi doğru okumak, şairin hangi yaşantı çağrışım tasarım üçlemesi çeperlerinde çalkandığını görebilmektir. Modern şiir bize, evrendeki yerimizi bir terennüm, bir zevk olarak hissettirmek yerine; bu konumumuzu yitirmişliğimizin basıncını duyurma derdindedir. Bu yüzden, modern şiirin selef rezervinden bahis açmak tutarlı değildir. Modern şiir, kendi zamansallığını kabuklarını soyamaz. En fazla, kadim olanın kazanımını kolonileştirebilir.

Şiirin fiilleri hakkında
Mustafa Muharrem
Sır Yayıncılık
Bursa 2002
Sayfa: 65

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder