GURGUM DA ZAMAN

GURGUM DA ZAMAN

SEKSEN BEŞİN İLK AYLARI

GONCOLUZUN AYAK SESLERİ

Hiçbir şeyim olsun istemedim.
Ne olduğunu anlamadığım mistik yapının tam merkezine girmişim.Zeki idim, derslerimi fevkalede yüksek notlarla süslüyor çevremden parmakla gösteriliyordum.
Herkesin arayıpta bulamadığı bir nasip olmuştum hiç farkında olmadan.Kapılandım çok büyük davaların içine sezsiz sedasız dalıverdirildim.
Elimde kitaplar.
“ Hayatüs sahabe” adlı kitapla perçinlendi olanlar,gizem,sır,anlaşılmazlıklarla sırlanan hayatı taşımak bana düştü. Kendimi kurtarmak zorunda olduğum gibi çevremdeki her varlık için diriliş muştusu olmalıydım ve öylede yaptım. Nokta kadar tahsil bilgimle “nane molla” oldum. İlahiyat için Konya’ya gittim.
Niye Konya sebebini daha sonra detaylı yazarım bu mevzuda şor çok.Yazın en sıcak vakti Haydarlı daki evimizde ilahiyat müjdesini alıyorum o günkü titreyişim devam ediyor.
Madde olarak gördüğüm herşeye karşı ön yargılıyım, şekillenen objeleri ruhsal varlığımın sikleti olarak görüyordum.Azla yetinmek az yemek, az içmek, az konuşmak,az,az neler yaparsam maddi olanlardan hep az kararında daha az yapmak bu öğretildi önce. Nerden kaynaklanıyor bu diye düşünmedim.
Hep dağıttım elimde hiç bir şey kalsın istemedim ne varsa hepsini başkalarıyla paylaşmalıydım ve öylede davrandım.
İstanbul caddesindek evdeki fedakarlıkları başkalırından duyduğumda yüreğimin derinliklerinde kanat çırpan bir kelebektim.
Ailemin imkanları iyimiydi?Geçinip gidiyorduk aksayan maişet derdi olmuyor değildi az zaman olsaydı bu ihtiyaçlar karşılanıyor vakit istiyordu.
Kendimce sofulaşmış kavi bir müslüman olmuştum.
Meram yeni yoldaki evi unutulmaz kılanlar neydi?Güz mevsiminin Maraş’ı kuşattığı demlerde ÖSYM sonuç belgesiyle, evrakları hazırlayıp Konya’ya gittim.
302 mercedes otobüse o gün benim için neler konmuştu neler? Gurbete okumaya gidiyordum valideme göre nelere ihtiyacım olacaktı nelere, korkarak bindim otobüse yanımda bir arkadaş daha vardı. Kurtrarılmış gibi hissediyordum kendimi dahası bir kurtarıcı.
Neyi kurtardım?
Varlığımda bulunan kiri pası vererek arıttım, elimde ne varsa hepsini daha on sekizinde bir delikanlı iken dağıttım.
Evimizden verilen kap kacağı yatağı yorganı harçlıklaımı üstümdeki kazakları bile daha giymeden yanımda bulunanlara verdim, aldılar ben verdikçe onlar daha çok istediler bir battaniyede kuru yerlerde yattım, yatağımda bir başkası yatta da bana burası senin demedi
Allahlık bir insan oldum!
Saftirik dahası yaşadığı toplumda sözüm ona yaşadığı dindarlıktan dolayı istismar edilen biraz alay da edilen kişi olup çıktım.
Bunlar niye oluyordu ? Din işinde sebeb olmazdı. Vermeli elimde avucumdakini dağıtmalı mücerret olmalı belki Ebuzer olmalıydım ya da Musab bin Umeyr. Kim mi bunlar? Örnekler yol arkadaşlarımdı bu adlar.
Bu kadarmı saflık!
Dahası var dahası. Sofuluğun değişik katlarında yer aldığım için Ağır Bakım durağı karşısındaki evden numarayla atıldım uzaklaştırıldım bunda da bir hikmet aradım hep işlerimde hikmet aradım durdum buldun mu, elbette her işte arayıp dövünen görmek isteyenler için var olan hikmeti ben de gördüm bir ara adımı Hikmet Ali diye teleffuz eder de oldum seksen dördün güzünde girdiğim evde dönen dolapları anlamam mümkün değild. On iki eylül sonrası dini oluşumlar için “maraşlıların evi” merkez seçilmiş sohbet için uygundur denilmiş ona göre evden tasfiye edilerek çıkartılması icabedenler atılmaya başlamıştı. Bütünlemeye kalan üç Maraşlı ağabey derslerini verip gittiler evde ben kaldım. Soğuk ortası salon yanlarında iki şer oda bulunan evde o ilk günlerin doyumsuz diri mutluluk vakitlerini geçirdim.
İlahiyatı okumanın erdemine kendimi nasıl kaptıdığımı bir ben bilirim birde Allah.
Titiz, özveili ben olmayan bir müslümandım.
Türkiyeyi bırakın dünyayı değiştirmek için günüme gün ekliyordum.
Değişim dönüşüm o kadar yakındı ki Mehdi zuhur etmek üzereydi.
Çumralı Selahattin afra tafra tavralarıyla bana yolu gösterdi, Konya’da pek çok olan pat pat motorunun üstünde buldum eşyalarımı ve kapı dışarı edildim daha derinlerine daldım yüreyimin. Baybal’ın İstanbul caddesindeki o küçük evlerinde bana yer vardı O evde ailesi tarafından terk edilen bir küçük çocuk bir de meczub bir oğlan,Yusuf ve Nuri de vardı.
Dinin fukaralık olduğunu o evde yaşadım.
Yıllar sonra çekilen bir fotoğrafta o evi gören babam:senin orada kaldığını bilseydim bir gün seni orada bırakmaz alıp Maraş’a getirirdim dedi.
Sefalet derecesinin sınırlarında dervişlik denilen çok zamanlar yaşattırıldım Konya’da hasta oldum,üşüdüm ,aç kaldım dahası dünyadan uzaklaştım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder