İrşad

İrşad

Hasan Basri Tapdık Baba

Futulüt-ı Mekiyye’nin başındaki beyt:
“El-abdü Rabbün ve’r-Rabbü abdün” itibkıyle min haysü-l hakika Allah’dır ki esma ve sıfatıyle mutecellidir. Bu alem-i kesret onun esma ve sıfatının mezahiridir. Kul dahi bir mazhardır. Kulun mir’at-ı vücüdunda zuhur eyleyen tecelli itibariyle Rabb’dır ve Rabb da, bu vücud-ı mukayyedden zuhur eylediği haysiyetden Abddır.
Beyt:
Hayat-ı cavidanı şeyh-i kamilden sual etdim.
Ölmeden önce ölmekdir, deyince intikal etdim.

Görmeyince hüsnünü imana gelmez şıkın
Yüz peyamber cem’ olup gösterse yüzbin mucizat

Ayan etmiş iken cna cem1in cümle eşyada
Hayalata kapılmış bir takım gafiller, hülyada

Makam-ı hazretü’l-cem’: Hak batın, halk zhir demek- din Hak batın, halk zahir demek, yani o halk ki zatın ilininde batın olmuşdu ve ilm-i ilahide mahfuz olmuşdu. O ilmde olan esmayı, Hak kendi vücüdiyle izhar edüp, kendi hükmünü esmaya nisbet eylediğinden esma zahit, zat batın oldu. Bu halde gören, işiten, söyleyen halkdır, lakin Hak ile. Nitekim cem’ de gören, işiten, söyleyen Hak’dır, lakin abdın kavasıyle. Bu makamda Hak kulun kuvası olup kulun hayatı Hak ile, sem’i Hak ile ve basan Hak iledir. Bir kimse ki Hak ile işitip görür elbetde o kimsenin sem’i basarı ve ilmi kuvvetli olur. Bu makam sahipleri her neye nazar ederlerse zahirde nazarları halka ise de, batında Hak’a olduğu şübhesizdir.
Bu makam sahiplerine “mukarrebin” de derler. Bu makamdan aşağı bulunanları bunlara nisbet seyyiedir. Mazhar-ı sırr olmak vakıf-ı kelam olmaya mütevakkıftır. Adem bir isimdir. Üç harf iledir. Adem, bu üç had, halet-i cem’de bir ismi isbat ederler. Nokta-i farkda ayrıdırlar. Cem etdiğinde adem okunur. Tefrik etdiğinde “elif, dal, mim” okunur. Tek- sir eder, el-farku bila Cem’, ve’l cem’u bila fark, el-cem’u mada’l-fark “kavl’ Cüneyd-i Bağdadi”. Bu noktaya vusul, feyz ve ta’lim ve irşad ile tay olunur. Adem sırr-ı belde-i emindir. Ve kalb dahi bu kişver-i şahinin kürsüsüdür. Noktasıdır beytullahdır. Vicud-i adem Hak, Muhammed, Ali ve vakfının meydanıdır. Hak. Muhammed, Ali’yi bilmek Ievh-i vücüd-i ademi, nefsi bilmeğe ve görmeğe mııvaffak olmayı gösteren açık bir delildir. Vücüdu görmek için ayna lazımdır sırrı, candadır. Can vücüddadır. Can ulvi, cism süflidir. İnsan cemi-i küldür. Mecmu’a-i kainatdır. Kalb, beytullahdır. Cismi, can sırra irsal eder. Vücud rehberdir. Can mürşiddir. Vücüd mes’ül-i ahkam-ı nübüvvetdir. Can, hasıl-ı esrar-ı velayetdir. Nübüvvet şeriatdır. Velayet tarikatdır. Rabıtaları marifetdir. Sırrları hakikatdir. Cism ile can beyninde rabıta yoksa, hakikat yokdur. Şeri’atla, hakikat ittihadd-ı ma’rifetdir. Şeriat Muhammeddir. Tarikat Alidir. Marifet Kur’ andır. Hakikat sırr-ı mübhemdir. Kesb-i marifet şeriatdır, tarikat ilmini Öğrenmeye tevakkuf eder. Tılsım-ı a’zam musha-i kübradır. Vefk-i müsellesdir. Vefk-i müselles belde-i emindedir. Belde-i emin mevcüd-i Vücüd-i Ademdir. Vücüd-i Adem ümmü’l kitabdır, dershane-i irfandır, mahall-i feyzdir. Feyz mucib-i kemAl, Mir’atı cemAldir. Ve tavaf-ı beytullah farzdır. Maksad-ı tavAf eserden mü’essire tevecüh ve vüsuldur, cisman-ı rühaniye delildir. Zahit nişan-ı batındır. Kıble Nokta-i te’ayyün içindir. Kalb-i mü’min beyt-i Hak’dır, hacc-ı ekber ondadır. Kabe, muharebe-i bi’l-küffftr feth olundu. Kalb, mücahede-i bi’n-nefs feth olunur. Şeriat abidden mabüda yol açar, fetihdir. Tarikat yolu ma’buddan abde irca’ eder hatemdir. Ma’rifet uzaklığı yaklaştırır. Cisimden rüha yol açar.
Hadis-i şerifde cenab-ı peygamber efendimiz buyurur ki:
“Şeria’t kavlimdir, tarikat fi’limdir. Hakikat halimdir, ma’rifet sermayemdir.
Hakikat Hakk’a giden mihirdir. Şeriat ibadet-i cismi, namazı talim eder. Tarikat ibadet-i ruhu, niyazı tMim eder. Şeıüt iman-’ gaybi “ilme’l yaldu”. Tarikat iman-t şuhüdi “ayne’l-yakin” isbat eder. Şeriat, mücib-i eaıni’dir, maldm-ı nübüvvetdir. Sadr-ı Ahmed’dir, Tarikat meydan-t mürşiddir, sahne-yi velayetdir. Arş-ı tecelli-i ahaddır. Camide fatiha okunarak el yüze sürülür. Huzür-i mürşidde fatiha yüz yüze gelmektir. Ehl-i şeriat “eş-Şeriat-t akval-i” ile anıildir, Ehl-i tank “et-tanikarü ef’Mi” ile amildir. Zahir ceseddir, batm ruhdur. İbadet-i şer’i zahir-ı vazife-i ceseddir. İbadet-i tarik-i Batıni gıda-i rühdur. İbadet-i şer’i lazıme-i şeriatdır. Niyaz-ı tarıki bir lutf-i biat, Secde şükür, mirac dilve-i vuslatdzr. Şeriat alem-i nasüt, tarikat alem-i meleküt, marifet alem-i ceberüt, hakikat alem-i lahutdur. Alem-i ceberüt sırr-ı Cibril, Akl-ı Muhammediye, delil-i mftvera-i sırr-ı Muhammedi, Şan-t velidir.
Cami eda-yı salat-ı şer’i için mecma-ı kaffe-i mü’mindir. Huzür-ı mürşid, meydan-t niy5z ve şiyn-ı vahdet için “zaviye” mahall-i icrd-i ibdet-i zahiri camidir.” Makam-ı icrft-i tarık ve erkan “huzür-i ve mürşiddir.” Feth-i mekke, “remz-i feth-i mutlaktır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder