Köroğlu Hikayesi - Hacı Ali Özturan

KÖROĞLU TEHLİKEDE

Ayvazla Köroğlu odalarına çekilip uyuya dursunlar, alalım haberi genç-lerden:
Ayvazla Köroğlundan ayrılan gençler at üstünde giderlerken biri dedi ki:
-Kürdoğlunun Ayvaza düşkünlüğünü gördünüz mü?
-Görmez olur muyuz? Yok sazına türkü söyledi, yok tasına türkü söyle-di… Bu adam hoşuma gitmedi. Bu adam tehlikeli biri... Ayvaza bir kötülük eder diye korkuyorum.
Gençler atları durdurdular. Kafa kafaya verip konuştular. Yarın akşamki içki âleminde Köroğlunu öldürmeyi kararlaştırıp dağıldılar.
Ertesi akşam Çamlıcanın eteklerinde küçük bir mağaraya sofrayı kurdu-lar. Ortaya teştle rakıyı koydular. Köroğlunun bir sürü koyuna Ayvazdan satın aldığı tasla lıkır lıkır içmeye başladılar.
Ayvaz sohbeti açtı?
-Kürdoğlu?
-Ne var lo?
-Sen niye böyle bol keseden koyun dağıtıyorsun?
Köroğlu güldü. Fırsatı kaçırmayıp Ayvazın nabzını yokladı:
-Birincisi çok zenginim. Denizden bir tas su almakla deniz eksilir mi? Eksilmez… Benim malım mülküm de Yaradana şükür, öyle. İkincisi, başı-mızda bir Köroğlu belası var.
-Köroğlu mu? diye atıldı Ayvaz.
Ayvaz, “Köroğlu” ile ilgilenmişti. Köroğlu devam etti:
-He gurban. O Köroğlu Çamlıbelde Bozgediğe dikilir, “Aç kurtların on-dalığını verin!” diye nâra vurur. Herkes de ondalığını bırakır. İşte, malımı Köroğlu yiyeceğine eşe dosta dağıtırım daha eyi.
Ayvaz:
-Nasıl biri bu Köroğlu? diye sordu.
-Nasıl biri olacak. Senin benim gibi bir adam. Kendimi övmüş olmayım, bir çalım bana benzer. Kafası kümbet gibi, alnının çatı bir karış, gözleri ba-kır tas gibi, kaşları dört parmak eninde. Göğsü taraba tahtası gibi, nefes alıp verdikçe kalaycı körüğü gibi “Harr! Harr!” eder. Kolları çınar dalları gibi, sırtı ekmek tahtası gibi. Aha böyle benim gibi tek dizi üstüne yeleli aslan misâli oturur. Heybetli bir adam. Kurnaz mı kurnaz. Kafasında kırk tilki dolaşır da kuyrukları birbirine değmez. Köroğlunun düzenine kimsenin aklı ermez. Amma gurban, yiğidi öldür hakkını ver, Köroğlu yoksul babasıdır. Zenginden alır yoksula verir. Sivas dağının Çamlıbeline kale yaptırmış, ak-şama dek dervişler, yoksullar, hastalar, başlık parası ödeyemeyenler girip girip çıkarlar. Sonra elinin altındaki askerleri öyle ayrımsız yönetirmiş ki, kalede kimse kimseyle dargın değilmiş. Bu Köroğlunda şirinlik muskası mı varmış neymiş, herkes Köroğlunu severmiş. Halbuki benim gibi onun da okur yazarlığı yokmuş. Benim gibi o da möhür kullanırmış. Aslını sorarsan, Köroğlunun babasının gözüne mil çekmişler. Köroğlu da sebep olanlardan öç almak için dağa çıkmış.
Ayvaz güldü:
-Yahu Kürdoğlu, sen adamın iyisini anlattın. Babasının öcünü almak i-çin dağa çıktıysa….
-Öyle lo…
-Kimsenin ırzında, namusunda gözü yoksa…
-Öyle lo…
-Kervancılardan aldığını yoksullara veriyorsa…
-Vallah öyle…
-Daha bundan iyi adam mı olur?
-Lo gurban eyi gözel söylüyon da, bizi de zenginden saydıkları için, bi-zim işimize gelmiy. Allah hayrını versin Köroğlunun! Tası doldur hele gurban. Bırakın Köroğlunu, biz eğlenmemize bakalım.
Ayvaz tası doldurdu. Köroğluna uzattı. Köroğlu Ayvazın yüzünden aşa-ğı inen benleri inceliyordu. Benler yanağından aşağı iniyor, gömleğin yakası görünmesine engel oluyordu. Kimbilir belki de göğsüne dek iniyordu. Tası aldı, köz gibi boz rakıyı içti. Sazını kucağına aldı. Bakalım ne söyledi:
Çöz düğmelerin birini
Seyredem sıra benini
2/15 Anlatam meth-ü şanını
Hele düğmeler düğmeler
Ayvaz, gömleğinin düğmelerinden birini çözdü. Bir ben daha göründü. Köroğlu devam etti:
Çöz düğmenin ikisini
Görem Kırat terkisini
2/16 Seyret çakal tilkisini
Oğlum düğmeler düğmeler
Ayvaz, iki düğme daha çözdü. Benler Ayvazın göğsüne doğru iniyordu. Köroğlu bir daha aldı:
Çöz düğmenin bir kaçını
Seyredem koynun içini
2/17 Bağışla Kürdün suçunu
Hele düğmeler düğmeler
Ayvaz gömleğinden birkaç düğme daha açtı. Ayvazın arkadaşlarından bir kısmı işaretle konuştular; “Bak, bak! Görüyor musun? Bu Kürdoğlu Ay-vaza yeşilleniyor. Bu herifin niyeti kötü. Gelin şunu öldürelim.”
Ayvazın arkadaşlarından bir kısmı da, Ayvazın açılan göğsüne dalmıştı. Köroğlu bu bakışlardan rahatsız oldu. Ayvaza böyle bakılması canını sıktı. Aldı sazı eline:
Döşünde benler kaynaşır
Suda balıklar oynaşır
2/18 Görenin gözü kamaşır
Oğlum düğmele düğmele

Ak giyer sırma bürünür
Saçağı yerde sürünür
2/19 Olmayan buna yerinir
Oğlum düğmele düğmele
Ayvaz düğmelerini vurmaya başladı. Köroğlu sazın üzerine yumulmuş, söyledikçe söylüyordu:
Kürdoğlu buna övünür
Yanar yüreği gövünür
2/20 Yaramaz göze görünür
Oğlum düğmele düğmele
Deyip bağladı. Ayvaz da düğmelerini vurmuştu. Birer tas daha rakı içti-ler.
Gençlerden biri Ayvazı dışarıya çağırdı. İkisi birlikte çıktı. Ayvaza ar-kadaşı dedi ki:
-Bak Ayvaz! Sen bizim kardeşimizsin. Bizi yanlış anlama. Bu Kürdoğlu belli ki sana göz koymuş.
-Yahu nereden çıkarttın bunu. Adam safın biri.
-Ne safı Ayvaz! Sazını aldı, tasını aldı, düğmelerini çözdürdü. Bu ada-mın niyeti kötü. Biz bu adamı öldüreceğiz. Yolumuzdan çekil.
-Yahu nasıl olur? Kürdoğlu benim konuğum. Döşeğime oturmuş adama nasıl kötülük ederim?
Ayvaz ne denli direndiyse de arkadaşına anlatamadı. Sonunda Ayvaz is-temeye istemeye onayladı.

Meddahımız, ”Kıssa-i mâcerâmız şimdilik burada karar kılmakta…” di-yerek sandalyesinden indi. Başındaki şapkasını dinleyiciler arasında dolaş-tırarak her birinden yirmi beşer, ellişer kuruş para topladıktan sonra masa-nın üzerindeki sandalyesine çıkıp oturdu. Dinleyicilerin ilgilerini sınamak için sordu:
-Nerde kalmıştık?
Dinleyiciler hep bir ağızdan bağırdılar:
-Gençler Köroğlunu öldüreceklerdi!
-Belî ağalar, kıssa-i mâcerâmız şol yerde kalmıştı ki, Ayvazın arkadaş-ları Köroğlunu yanlış anlamışlar, Ayvaza kötülük yapacağını sanmışlar ve bu nedenle Köroğlunu öldüreceklerdi.
Meddahımız biraz önce anlattıklarını özetledikten sonra hikâyesini an-latmayı sürdürdü:
Ayvazı dışarıya çağıran delikanlı Köroğlunu öldüreceklerini, bu işe kendisinin karışmamasını söyledi. Ayvaz ne denli karşı çıktıysa da delikanlı dinlemedi. Delikanlı mağaraya girdi.
Köroğlu sabırsızlıkla onları bekliyordu. Baktı ki Ayvaz yok, gençlerin niyetini anladı. Köroğlu tilki gibi kurnazdı, kurt gibi akıllıydı. Bileği, yüreği ne denli sağlamsa, aklı ve zekâsı da o denli işlekti. Ayvazın dışarıda bırakı-lışından endişe duyuyordu. Ya Ayvaza bir kötülük yapmışlarsa?
Köroğlu bağdaştan tek diz üstüne geçti. Yeleli aslan misâli oturdu. Elini maşlahının altına attı. Ağır gürzünü çıkardı. Bir nâra atarak gürzünü hengeyleyip, hıngeyleyip, mağaranın tabanına hıngeyleyince, yerden bir arşın toz kalktı. Köroğlunun gözleri bakır tas gibi olmuştu. Taraba tahtası gibi göğsü nefes alıp verdikçe kalaycı körüğü gibi, “Harr! Harr!” ediyor-du.
Delikanlılar korktu. Az önceki saf köylü, şimdi aslan gibi kükrüyordu. Hiçbiri Kürdoğlu ile kavgayı göze alamıyordu. Her biri bir köşeye sindi. Aldı Köroğlu:
Eğri kılıç durmaz kında
Karar olmaz beşte onda
2/21 Yiğit bell’olur meydanda
Han Ayvazı bulun bana

Siz on tane ben yalınız
Şimdi bell’olur halınız
2/22 Billah keserim hepiniz
Han Ayvazı bulun bana

Ayvazı getirin beri
Birinizi koymam diri
2/23 Kürdoğlu’nun canı seri
Han Ayvazı bulun bana
Bunun üzerine gençlerden biri mağaradan çıktı. Ayvazı alıp döndü.
Ayvaz, mağaraya girdi ki ne görsün; Kürdoğlu tek dizi üstüne yeleli as-lân misâli oturmuş, eline gürzünü almış; ötekiler de süt dökmüş kedi gibi, her biri bir köşeye sinmiş… Ayvaz, Kürdoğlunun öldürülmemiş olmasına sevindi. Ne de olsa konuğuydu.
Ayvazı görünce Köroğlu gürzü bıraktı. Sazı kucağına aldı. Arkadaşları-na uyduğu için Ayvazı sazla iğneledi. Görelim ne dedi:
Şarabı çok içirmişler
O nev-civâne besbelli
2/24 Kızarmış al yanakları
Gözler mestane besbelli

Bildim oğlum gelişinden
Melül mahzun bakışından
2/25 Usul tek tek basışından
Yolun eğridir besbelli

Kürdoğlum geliktir sana
Yazıktır hor bakma bana
2/26 Devre öğüt vermiş sana
Uydun şeytana besbelli
Ayvaz oturdu. Bir tas rakı içti. Kafasını yere dikti. Öylece durdu. Köroğlu Ayvazın kendisine bâde sunmayışına üzüldü. Bir kez daha iğnele-di:
Bahçemde bülbüller ötmez
Gül bülbüle eş mi nedir
2/27 Bu meclisin tadı gelmez
Kara gözüm yaş mı nedir

Bahçemde bülbüller ötmez
Ateşiniz beni yakmaz
2/28 Kılıcınızdan kan akmaz
Kestiğiniz baş mı nedir

Kürdoğlum geliktir size
Mail şirin dilinize
2/29 Bir bâde doldur ver bize
Yüreğiniz taş mı nedir
Ayvaz doldurdu, Köroğlu içti. Bu sırada gençler, “ayakyolu” düzeniyle birer ikişer sıvıştı. Köroğlu ile Ayvaz bir zaman daha mağarada kaldı. So-nunda Kasapbaşının evine döndüler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder