Gurgumda Zaman

Gurgum da Zaman


(1980’li yıllar)
Mehdi Zuhur Etti Mi?


Haydarlı dan tanıdık yüzlerle çokça din adına konuşmalar yapıyorum.Camii eski. Trenci Kadir’in imam olduğu vakitler oluyor, cami imamı öğrenci olduğunu bahane ettiğinden bazen namazı Trenci Kadir kıldırırdı.Tartışmalar başlardı akabinde.
Dere kapanmak üzere, Kanlıdere de hummalı çalışmalar yapılıyor çarşıya gitmek için o mekanı seçiyorum, inşaat kalıpları üzerinden akrobasi hareketleriyle geçiyor yolu tamamlıyorum.
İklime Hatun’a yetişmeliyim. Ömer Faruk Hocadan Arapça okuyorum kitap Mustafa’nın heceleye heceleye harekeliyor bir an önce Nahiv kitabını bitirip halkayı tamamlamaya uğraşıyorum. Ali Parlak Ulu Cami de ders veriyor ama ben İlime Hatun ‘u tercih ediyorum, ora daha mistik geliyor.Uzun sessizlik evreleri olunca kendimi gökler ötesi yolcusu sanıyorum ha perde açıldı ha açılacak ve Tanrının esmaları tecelli edecek!
İki tel sakalım var.
Gözlerim ışıl ışıl yüreğim ıpıl ıpıl saadet asrının heyecanında her gün dindarlaştıkça farklılaşan varlığım hafif, az yiyor az içiyor çok azda uyuyorum bir deri bir kemik olduğumu söylüyor validem zoraki yemek yediriyor bana.
Bit pazarında eskiciler var dükkanlar boş evlerin çoğu toprak, Gülüm Ahmet’in kitapevi yolumun üstünde ara sıra ona da uğruyor kitaplara bakıyorum.Arslan İspir hep vakur yeni eczahane onun, fotoğraflarla o aklımda.
Ulu Cami’yi teğet geçiyorum hızlı adımlarla İklime Hatuna ulaşmalıyım dersim çok önemli okuyacağım metni ezberledim bir de onu Ömer Hoca’ ya vereceğim beğenisi çok önemli o ‘aferin’ derse sevineceğim.
Dünyadan bana ne !
Yaşamamın anlamı dünya için değil.Saadet Asrının müptelasıyım devamlı dünde yaşıyorum bugün ne deseler haberim yok.Doğrusu haber dediğim şeye ihtiyacım yok.Merdivenleri çıkıyorum daracık bir hücre iki kapılı birinci kapıdan girince hafif ardiye odun yığını eski kilimler döküntü içeride kapının girişinin tam karşısında yerde çaput minder Ömer Hoca onun üstünde güleç yüzü sakalı, düşünceli tavırlarıyla hep gönlümde buyruğu umut sözü önemli her şey o.
Cemaat var tek tük sessizce oturup bir kelime için bekleşiyorlar ama onlara verilecek hikmet bu günlerde yok. Fahri müezzin Kapalıçarşı da bezirgânlık yapan gayretli biri orada müezzin olmak onun için dünyalara değer. İkindiyi kılıp derse geçeceğiz önce ezan, kapıda duruyorum Ömer Hoca’nın takunyalarını eşiğe koymak benim görevim iki hapapı özenle oraya koyup elpençe bekliyorum.
Namaz bitti.Cemaat dağıldı.Dışarıda türbenin hemen bitişinde oturuyoruz.Ömer Hoca küçük taburede bende yanındayım’’gözünü kapa şu kelimeleri tekrar et’’buyruğu aklımda.Günler on iki eylül demleri.Sohbetler oluyor tarif edilen kimselere görünmeden yitilecek nokta da buluşulup oradan bilinmeyen daha başka yere gidilip Nur’dan ders dinlenecek.Aman Allah’ım ne saadet!
Batıpark’ ta söyleşiyoruz oradan bir eve gideceğiz diye düşünürken fısıltıyla oradan Aladan tarafına yöneltiliyorum tarif edilen evin kapısını tek vuruşla çalıyorum uzunca bekliyorum derken kapı açılıp içeri giriyorum.Pencereler kapalı yoldan gelebilecek her sese duyarlıyım ders okunuyor kaos kaotike’ye dönüşmüş bilgi o karda önemli o vakitler kendimi yeryüzü bahtiyarı olarak görüyorum.

Dindarlaşıyorum ama o kadar da gerçek dünyadan uzaklaşıyor bir noktanın içine sığınıyorum. İlahiyatta okuyorum orada bulunan arkadaşların yapıp ettiklerine hayret ediyorum onların basitliklerine kahroluyorum şimdi sen ilahiyat Fakültesi’nde okuyacak bu bayağı şeylerle uğraşacaksın diye sitem ediyorum.
Sürtünmesiz alemlerdeyim!
Said’in babası da risale-i nur okuyanlardan sakladıkları kitaplar ve dillerinden düşmeyen “Üstad” sözlerine büyüleniyorum.Sahabe efendilerimiz mağaralarda gün geçirirlermiş ya onlar beni alıp Pınarbaşı’nın biraz üzerindeki mağaraya götürüp ders yapıyorlar, şaşırıyorum ama bundan annem babam dahil kimseye söz etmeyeceğime dair yeminler ettiriyorlar.Azık alıp sıkça o mağaraya yollanıyoruz Said’in babası Said ve ben neler oluyoruz neler kendimden geçiyor zamanın sislerini ellerimle dağıtıyorum az ötede görülen kent Maraş değil Mekke sanki.Sıcaklar artınca mağaranın serinlerinde zikirle murakabeye dalıyorum ama ne düşündüğümü bende bilmiyorum sadece düşün diyorlar bende düşünceyi düşünüyorum.
Sofuluğum artıyor.
Patikaların biraz ötesinde bağlar var. Yakında “Mehdi” zuhur edecek deniliyor.Hatta Horasan’dan çıkmış yola bile sözleri yüreğime kor ateş gibi düşüyor.Dindarlaşmalıyım hem de alabildiğince.
Yeni hiçbir şey giymiyorum.
Okuduğum kitaplara inanıyor orada yazılan her bilgiyi önemsiyorum başkalarının lakayt tavırlar üzüyor dahası hasta ediyor.Mehdi gelince ne yapar bunlar diye kaygıdan daha çok ibadete önem veriyor herkesi uyuduğu o geceleri mum gibi ayakta geçiriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder