Varidât

Varidât

Şeyh Bedreddin

Gerçeği arayan kişi küfür aşamasına varıp, geçmezse, imanını tamamlamış sayılmaz. Şunun bilinmesi gerekir ki, küfür iki Müslümanlık arasında yer alan bir aşamadır ve bu aşamada duran kişi münafık olmuştur. Bu aşamada durmamak için Allah’a sığınırız. Allah’a hamd ve şükürler olsun ki, biz bir süre o aşamada kaldıktan sonra, geçmeyi başardık.
Bazı arkadaşlarımı üzüm bağımı kollamakla görevlendirmiştim. Onlardan birkaçı bana bir halk çocuğunun bağa girip, üzüm yemek istediğini, onlardan birinin çocuğu tokatladığını anlattı ve ilave etti ki, çocuk tokat’ı yiyince yere düşmedi, ancak kendisi tokat’ın etkisiyle yere düştü. O sırada kendisiyle çocuk arasında epey bir uzaklık varmış, ancak çocuk ona, gözünün aynası gibi görünmüş ve kendisi tokattan daha çok etkilenmiştir ve yere düşmüştür. Halbuki çocuğa hiç bir etki yapmamıştır. Bu çok tuhaf bir durum zira tokadı yiyen çocuk olduğu halde yere düşen, o kişi olmuştur.
Tüccar kesiminden bir genç ara sıra bize uğruyordu. Bu genç doğru insanları seviyordu. Bana şu olayı anlattı: Bir gece uyuyorken, bir erkek gelip, onu uyandırmış. Uyanınca adama bakmış, bir de ne görsün yüzü pırıl, pırıl bir ışık saçıyor ve bu ışık evi aydınlatıyor. Fakat saçtığı ışık lambadan çıkan ışıklara benzemediği gibi, diğer hiç bir enerji kaynağından çıkan ışıklara da benzemiyordu. Diğer ışıkların vermediği alışılagelmiş parıltısından ayrı bir tadı varmış. Adam bir süre hiç bir şey söylemeden beklemiş, daha sonra ortadan kaybolmuştur. Onun gidişiyle ev kapkaranlık olmuş. İkinci gece de gelip, uyandırmış. Daha sonra üçüncü gece gelip, uyandırdığında yanında tıpkı kendisi gibi ışık saçan diğer bir kişiyi de getirmiş. Bunun üzerine gördüklerini üçüncü günün ertesi gününde bazı arkadaşlarına anlatmış. Bundan sonra gözüne görünmez olmuş ve aradan iki üç gün geçtikten sonra hastalanmış. Hastalığı o kadar ağırmış ki öleceğini sanmış.
İnsanlarda bulunan anlayış, görüş ve fiiller, soyut varlıklarda ve bu varlıklardan daha üstün olanlarda da yoktur. İnsan aşamasındaki varlıkta görülen olgunluklar diğer aşamalarda gerçekleşmiyor. Çünkü insan yüce Allah’ın gördüğü aşamadır. Bundan dolayıdır ki, Allah şöyle buyurmuştur: ‘Sen olmasaydın gökleri yaratmaz ve meleklere insana secde edin emrini vermezdim. Akl-i külli, nefs-i külli ve onların üstündeki varlık aşamalarında, insanda bulunan anlayış bu şekilde görülmez. Ancak insan aşamasında görülür. Varlık esasında bütünden arındırılmıştır. İlimdeki olağanüstü işleri, görüş ve anlayışları idrak eden varlıktır. Fakat bu durum imkansız ve görünüşlerle tahakkuk ediyor. Sen de bunu anla ve kılavuz gibi izle.
Akıl, nefs, ruh ve gönlün varlık olduğunu bil. Bunlar aşamaları dolayısıyla varlığın birer aşamasıdır. Allah bu aşamalarda değişik şekillerde tecelli eder ve bir aşamadan diğerine geçer. Kimi zaman gök, kimi zaman melek, bazen öğe, bazen de maden, bitki, hayvan veya insan şekliyle ortaya çıkar. Bazen en aşağıdakilere kadar iner, bazen de en üsttekilere kadar çıkar. Öğeler şekline giren, daha sonra madenler şeklini alan ve sonra sırasıyla bitkiler, hayvan ile insan şekilde de bürünen odur (Allah’tır). Bütün bu şekilleri alan mutlak varlık olan Allah’tır. Farzı mahal şekil ortadan kalksa bile, yalnız varlık kalır (Allah kalır). Mesela insan keçiyi yiyince, keçi insan olur. Bütünü düzenleyen ve bütündeki nefs de odur. Şekilden şekil’e geçen odur. Buna dayanarak diğer bütün görünüşleri ölçebilirsin. Buna dair Allah’ım salat u selamı ona olsun ve Allah yüzünü şereflendirsin Hazret-i Ali ibn Ebi Talib şöyle buyurmuştur: “Levh benim, Kalem benim, arş ve kürsi ile diğerleri de benim.” Bugün de Allah, varlık şekline bürünüp, velilere görünebilir. Çünkü Allah kulun şeklini almaya muktedirdir. Bu hususa dair “Risaletü’l-Kuşeyriyye”’deki kerametler bölümünde iki sözün yer aldığı belirtilmiştir. Geceleyin otururken bir kelebek kandilin etrafımda dönmeye başladı ve daha sonra birkaç kez kendini kandilin ateşine çarptı; sonra yanmış gibi yere düştü ve cansız olarak öyle kaldı. Belli bir süre öyle izledim, fakat kelebekte hiç bir yaşantı belirtisi yoktu. Gönlüm öldüğüne karar kıldı. Ancak o andan Ebayezid’in nasıl bir karıncayı alıp, üfürerek dirilttiği aklıma geldi. Ben de kelebeği alıp, diriltmek üzere içimden gelen samimi bir şekilde üflemeye başladım. Kelebek üflemeden sonra anında dirildi ve tıpkı daha önce uçtuğu gibi uçmaya başladı, sanki hiç ateşe düşmemiş gibiydi.


Şeyh Bedreddin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder