Gurgum'da Zaman

Gurgum'da Zaman

Kayseri Günleri 1995’ler

Tahsile devam etmek istiyorum bunun niye böyle olduğunu bilmek müşkül. Yıllardır okul sıralarında oturmanın alışkanlığı olsa gerek hep eğitim hep öğrenim kategorilerinde yer almam genel bir düşünce olarak belirmişti bende.
Lisans ve üstünde yer alan Dukalıkları tanımam zor oldu.
Eğitimin rant yönü orada vasıfsızlığın bir şekilde örtülmesini gerektiriyordu. Okulların değişik kategorilerdeki insan ihtiyacı çoğu zaman hesap kitapla biraz tesadüflerle sağlanıyor. Üniversite diplomamı aldım o yıl hemen “Din sosyolojisi” branşından yüksek lisans imtihanlarına çalışmaya başladım heyhat ne fikirlerdi o zamanlarda beklentilerim.
Gözü çapaklı ebleh insanlar o imtihanlarda başarılı sayıldı ve onların hiçbiri mastırı tamamlayamadı buysa onlar oraya ücret paleti işlesin diye alınmış.
Ülkemizin üniversite eğitiminin yönlendirilmesini anlamak için Pandorayı bilmek lazım ne çıkarsa bahtına.
Niye Din Sosyolojisi diye sordum o zamanlar, dersi sevdim cevabını yeterliydi bunun yanında din eğitiminin bende oluşturduğu dönüşüm ve değişiminde etkisi var. İlahiyatı bitirdim ya kendimi Goncolozlar ülkesi Şeyhülislam’ı olarak görüyorum sorunları bir çırpıda cevaplıyorum dahası cevapların esenlik ülkesinde varoluş çılgınlığında esrik demlere dalıyorum.
Ne yazık ki bunlara kimsenin ihtiyacı yokmuş!
Kendim başta olmak üzere bu mevzuya bu kadar ihtimam göstermemin gereksizliğini yaşadığım her an ve demirden vakitler bana gösterdi yazık ki ne yazık arkadaşlıklar basit, dostluklar anlamsız, dava denilen olgular sosyolojik düzmece, insanlar sinsi, makamlar ağır hayat ise çok mu çok savrukmuş.
Nerede ey esenlik senin gül cemalin.
Din sosyolojisi defterini Konya’da kapattım oradan evime döndüm bir gece kapıyı çalıp babamın ellerinden öpüp içeri girdim.
Otobüsteyim iş yerinden arkadaşlarda var kimsenin işyerinde ağzını bıçak açmıyor. Birbirimizden habersiz Kayseri’ye doğru yola çıkmışız bunu otobüste selamlaşırken anlıyorum. Mastır imtihanı için yoldayım ben Din Felsefesinden o çok iyi bildiği tefsir notlarını zihninde harmanlaya dursun ben kendi sukutumun dehlizlerinde yol alıyorum.
Suçatı, Tekir, Göksun, Dokuzdolambaç, Pınarbaşı, Ören derken ulu zirvesiyle gördüğüm Erciyes. Zirve orada ve yüzlerce kilometreden nazar edilebiliyor binlerce yıldır nazlı bir dilber gibi gözleri, karakaşları, dumanlı başıyla bana gülümsüyor. Erciyes ile konuşuyorum bazen sessiz harfsiz bazen de kelimesiz içten o beni ben onu anıyoruz.
Hazırlıklıyım bu sefer.
Ön bilgilerle doluyum Kayseri’ye gitmeden “Korlaelçi” hocadan bazı püf noktaları, güzel stratejileri öğrendim ve çok çalıştım. Din Felsefesi (Mehmet Aydın), Klasik Mantık (Necati Öner), Çağdaş Felsefe (Bedir Akarsu), Felsefe Tarihi (Macit Gökberk), Felsefe Tarihi(Alfred Weber), Felsefeye Giriş (H.Z Ülken) Faslil Makal (İbn Rüşd), İlk Çağ Felsefe Tarihi (Kazım Birand), Felsefeye Giriş (T.Mengüşoğlu) Munkız (Gazali)’yi çok iyi biliyorum. Üç mevsim ve yıl boyu bu eserleri okudum ezberledim. İmtihanda sorulan bir soruyu şöyle yazayım:”Panteizm, Vahdeti vücud nazari yerlerini sudur nazariyesi ışığında değerlendirin.” Bu imtihan 14 Eylül 1995’te Kayseri kampusunda oldu.
İmtihanı başardım ve yüksek lisans programına kayıt edildiğimi öğrendim ve yeni bir macera başladı.
Elini ver profesörlük!

Ali Büyükçapar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder